Ukrayna Haber Bülteni 10.03.2024
1. Denizdeki başarıların ardından Ukrayna hava sahasında da önemli ilerleme kaydetti
Ukrayna Silahlı Kuvvetleri, son iki hafta içinde 13 Rus savaş uçağını düşürdüklerini duyurdu. Bu rakam, savaşın önceki aylarına kıyasla önemli bir artışı işaret ediyor.
Ocak ayının ortasında Ukrayna Hava Kuvvetleri’nin bir Rus A-50 uzun menzilli radar tespit uçağını ve bir IL-22 uçan komuta merkezini düşürdüğü öğrenildi. Rus yetkililer ayrıca Ukrayna’yı 24 Ocak’ta Belgorod yakınlarında bir IL-76 askeri nakliye aracını düşürmekle suçladı.
Şubat ayında ise düşürülen Rus uçaklarının sayısı hızla arttı. Silahlı Kuvvetler Komutanlığı’na göre Ukrayna ordusu 17-29 Şubat tarihleri arasında toplam 13 Rus uçağını düşürdü.
Örneğin, 17 Şubat günü öğleden sonra iki Su-34 avcı-bombardıman uçağı ve bir Su-35 savaş uçağı vuruldu. Ertesi gün ise bir Su-34 daha düşürüldü.
Ukrayna Hava Kuvvetleri, 19 Şubat’ta bir Su-34 ve bir Su-35S savaş uçağının, 21 Şubat’ta ise bir başka Su-34’ün düşürüldüğünü bildirdi.
23 Şubat akşamı, Rusya Federasyonu’nun Krasnodar bölgesinde bir A-50 İHA’sının düştüğü haberi geldi. Ukraynalı yetkililer bu olayın Hava Kuvvetleri ve askeri istihbaratın ortak bir operasyonu olduğunu belirtti.
27 Şubat’ta iki Su-34 bombardıman uçağı daha düşürüldü. Aynı uçaklardan üçünün de 29 Şubat sabahı ve öğleden sonra Ukrayna’nın doğusunda vurulduğu iddia edildi.
Rusya, iki hafta içinde 10’u Su-34 bombardıman uçağı olmak üzere 13 uçağını kaybetti. Su-34, 4. nesil olup düşman kara ve hava hedeflerine füze ve bomba saldırıları düzenlemek üzere özel olarak tasarlanmıştır. Ayrıca, bu uçuklar KAB 1500 ve KAB 500 gibi hava bombaları ile donatılmıştır.
Ukrayna Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanlığı, 29 Şubat itibariyle Rusya’nın toplam 345 askeri uçağını kaybettiğini bildirdi.
Çoğu durumda Rus liderliği, fotoğraf ve video kanıtları internette yayınlansa bile uçağın kaybolduğunu kabul etmedi.
Ukrayna hükümeti, düşman uçaklarının vurulmasına dair kanıtları sadece belirli durumlarda yayınladı ve bu verilerin birbirinden bağımsız olarak doğrulanması mümkün değildir.
2. WSJ: Rusya’nın 2022 “barış planı” Ukrayna’nın Rusya’ya teslim olmasını öngörüyordu
The Wall Street Journal, Ukrayna ile Rusya arasında Nisan 2022’de hazırlanan ancak hiçbir zaman imzalanmayan bir barış anlaşmasının taslağını ele geçirdi. Gazetecilerin incelediği 15 Nisan 2022 tarihli belgede, tarafların çatışmaları sona erdirmek için izledikleri yol açıklanıyor. Ukrayna’nın “askeri bloklara katılmayan daimi tarafsız bir devlete” dönüştürülmesi, Batı desteğiyle ordusunu yeniden inşa etmesinin yasaklanması ve Kırım’ın Rusya’nın kontrolüne bırakılması konusunda anlaşmaya vardıkları belirtiliyor.
Taslak anlaşma, Ukrayna’nın AB üyeliğini isteyebileceğini, ancak NATO gibi askeri ittifaklara katılamayacağını belirtiyor. Söz konusu anlaşmada Ukrayna topraklarında hiçbir yabancı silaha izin verilmeyecek ve Ukrayna Silahlı Kuvvetleri belirli bir büyüklüğe indirilecekti. Rusya, asker ve tank sayısından Ukrayna füzelerinin azami menziline kadar her şeyi sınırlamaya çalıştı. Rusya tarafından işgal edilen Kırım yarımadası, Moskova’nın kontrolü altında kalacak ve tarafsız sayılmayacaktı. Taslak belgede ayrıca Rusya Federasyonu’nun, Rus dilinin devlet kurumlarında ve mahkemelerde Ukraynaca ile eşit düzeyde kullanılmasında ısrar ettiği, ancak Kyiv’in bunu kabul etmediği belirtildi.
Ukrayna’nın 24 Şubat 2022 tarihine kadar işgal altında bulunan topraklarının geleceği ise taslak anlaşmada ele alınmadı ve bizzat Vladimir Putin ve Volodımır Zelenski’nin müzakereleri sırasında takdirlerine bırakıldı. İki liderin görüşmesi hiçbir zaman gerçekleşmedi.
Genel olarak, anlaşma Ukraynalı müzakerecilerin ciddi tavizler verdiğini gösteriyor. Batılı yetkililer ve uzmanlar, bu anlaşmanın Rusya Devlet Başkanı Putin’in Ukrayna’yı sürekli olarak Rus saldırganlığına karşı savunmasız ve direnme kabiliyeti olmayan bir devlet haline getirme planlarını gizlediğini düşünüyor. The Wall Street Journal, barış anlaşmasının 1990 yılında Almanya’nın birliğini sağlayan anlaşmaya dayandığını belirtiyor. Sovyet birlikleri, Doğu Almanya’yı ülkenin nükleer silahlardan vazgeçmesi ve ordusunun büyüklüğünü sınırlandırması koşuluyla terk etti.
WSJ’nin de belirttiği gibi, bu durum Batı’nın askeri desteğinin kesilmesi ve Rusya’nın önemli toprak kazanımları elde etmesi halinde Rusya’nın Ukrayna’dan yeniden talep edebileceği uzlaşmaları hatırlatıyor. Bu anlaşma, ABD, Birleşik Krallık, Çin, Fransa ve Rusya gibi yabancı devletler tarafından garanti altına alınacaktı. Bu ülkeler Ukrayna’nın tarafsızlığını koruma sorumluluğuna sahip olmakla birlikte, askeri yardım vaatleri başta olmak üzere “Ukrayna’nın daimi tarafsızlığı ile bağdaşmayan uluslararası anlaşma ve sözleşmeleri feshetmekle” yükümlü olacaklardır.
Sonuç olarak, başkent Kyiv’in kurtarılmasından sonra Rusya’nın Ukrayna’da işlediği savaş suçlarının boyutları ortaya çıktı. Ukrayna birliklerinin durumu iyileşti ve Batı’nın işgali püskürtmek için silah sağlamasıyla birlikte anlaşma hiçbir zaman imzalanmadı. WSJ’ye göre Ukrayna, Rusya birliklerini topraklarından çekene kadar barış görüşmelerine başlamayacağını belirtiyor. İki yıldır süren çatışmalar, Rusya ile herhangi bir anlaşmaya karşı olan Ukrayna halkını da sertleştirdi. Devlet Başkanı Zelenski, çatışmaların durdurulmasının Rusya’ya yeniden silahlanma ve Ukrayna’ya tekrar saldırma imkanı vereceği uyarısında bulundu.
Bu müzakerelerde yer alan Ukrayna Cumhurbaşkanlığı Ofisi Başkan Danışmanı Mıhaylo Podolyak, gazeteciler tarafından dile getirilen hususların Rusya’nın şartları olduğunu ve Ukrayna’nın bunları “asla kabul etmediğini” söyledi. Podolyak, gerçek bir anlaşmaya varma olasılığının olmadığını belirterek, “Sonuç ortada. Gerçek anlamda bir anlaşma yapma şansımız yoktu. Rusya, teslim olma şartlarını değiştirmedi. Ukrayna bu koşulları asla kabul etmezdi. Bugün Rusya, tekrar Ukrayna’yı yok etmeye çalışıyor ancak kendine askeri bir ara sağlamak için fırsat arıyor. Çünkü bu şekilde bir sonraki aşamada askeri harekatı tamamlayabilir, seferberliği genişletebilir ve savaş eylemlerini genişletebilir. Sorularım şunlar: Neden sürekli olarak var olmayan bir konuya geri dönüp Rusya’nın bilinen kapitülasyon taleplerini yeni bir şeymiş gibi göstermeye çalışıyoruz ki bu kesinlikle “barışa” yol açmaz? Neden bu kadar geniş çaplı bir Rus işgalinin ancak Ukrayna’nın Rusya’nın kana susamış şartlarına boyun eğmesiyle sonuçlanacağını ve hiçbir şekilde “barışa” yol açmayacağını bir türlü anlayamıyoruz?’ şeklinde konuştu.
3. Putin’in federal meclise hitabı hakkında bilinmesi gerekenler
Dezenformasyonla Mücadele Merkezi, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in 29 Şubat’ta Rusya Federal Meclisi’nde yıllık Birliğin Durumu konuşmasını yaptığını belirtti. Konuşmanın, 17 Mart’taki başkanlık “seçimlerinden” iki hafta önce gerçekleşmesi seçim öncesi bir konuşma olarak hazırlandığını açıkça gösteriyor. Aslında bu konuşma, Putin’in söylemlerini Rus toplumu içinde pekiştirmeye yönelik bir başka propaganda kampanyasıydı. Putin’in 24 yıllık başkanlık dönemi boyunca ilk kez “geleceğe bakış” olarak adlandırdığı konuşması, Rus sinemalarında yayınlandı. Ancak, böyle “büyüleyici” bir şovu izlemek isteyen kişilerin sayısı çok azdı, bu nedenle devlet çalışanlarının davet edilmesine karar verildi.
Rus izleyicilerin bile belirttiği gibi, Kremlin liderinin bu yılki konuşması, Rusya’daki yirmi yılı aşkın iktidarının en uzun (iki saatten fazla) ve en anlamsız mesajıydı. Sinemada bulunanlar o kadar sıkılmıştı ki derin bir uykuya dalmaktan kendilerini zor alıkoyabildiler. Bu durum, sosyal medya kullanıcılarının alaycı sataşmalarına yol açtı ve mevcut olanlar arasından en gülünç yüz ifadesi olanını aramaya başladılar.
Birincisi, Putin’in konuşmasının büyük bir bölümü savaşa değil, başlatmayı planladığı iddia edilen ekonomi politikası ve sosyal programların ayrıntılarına odaklandı. Siyasi uzmanlarına göre, bu psikolojik taktik, toplumun odağını ekonomik ve insani kayıplardan geleceğe yönelik “etkileyici” perspektiflere kaydırmalıdır. Bu perspektifler arasında bölgelere olan bütçe kredisi borçlarının silinmesi, geniş ailelere yapılacak ödemeler, yatırımlar vb. yer almaktadır. Ancak sosyal konulara gösterilen bu ilgi, savaşta ölen veya yaralanan Rusların ailelerini hiç de sakinleştirmedi. Çünkü Rus ekonomisi “savaş moduna” geçti. 2024 yılında savunmaya yönelik harcamalar rekor seviyelere yükselirken savaşla ilgili olmayan tüm sektörler düşüşe geçti. Dahası, Rus toplumu Kremlin’in sadece Ukrayna’ya karşı değil, uzun süre savaşmak için daha fazla “top yemi” elde etme arzusunu, geniş ailelere yardım etme ve 2030 yılına kadar Rusya’daki doğum oranını artırma hedefinde gördü.
İkinci olarak, Putin konuşmasının “askeri” bölümünde Ukrayna’ya yönelik geniş çaplı işgali için yıllardır savunduğu aynı nedenleri ve maksimalist hedefleri dile getirdi. Putin’in uzun zamandır kullandığı “bu savaşı biz başlatmadık”, “haklı mücadele”, ” Nazizmi yok etme”, “sömürgeci alışkanlıkları olan Batı”, “isyankar Donbas sakinleri”, “Rus Baharı” gibi söylemleri söz konusu. Putin’in mesajının asıl amacı seçim vaadidir: Ukrayna tamamen teslim olana kadar savaşı sürdüreceğiz ve NATO’yu zayıflatıp dağılmasını sağlayacağız. Putin, bu hedefleri Rusya’nın “ulusal çıkarlarının” ayrılmaz bir parçası olarak görüyor. ABD ile gelecekteki varsayımsal bir diyalogda ayrıca bunların dikkate alınması çağrısında bulundu. Rusya Devlet Başkanı, daha sonraki konuşmasında muhtemelen Rusya’nın Avdiivka’yı ele geçirmesine ve ABD’de Ukrayna’ya askeri yardım konusunda devam eden tartışmalara dayanarak, Ukrayna’daki saldırı operasyonlarına olan güvenini ortaya koydu. Putin, Zircon deniz tabanlı hipersonik saldırı sisteminin savaş kabiliyetlerine özel bir önem verdi. Ancak Rusya’da “yenilmez ve ele geçirilmesi zor olan bu silah” olarak lanse edilen hipersonik teknolojinin son modeli, 7 Şubat’ta Ukrayna hava savunma sistemleri tarafından Kyiv üzerinde düşürüldü.
Üçüncü olarak, Putin Şubat 2022’den bu yana “tam savaşa hazır durumda” olduğunu söylediği nükleer silahları kullanmaya hazır olduğunu bir kez daha açıkça belirtti. Ancak Rusların çoğu, nükleer kuvvetlerdeki “acil durumlar” karşısında bu görüşe katılmayabilir. Bu ifade, 7 Şubat’ta Votkinsk Makine Fabrikasında meydana gelen yangınla ortaya çıkan son “acil duruma” ilişkindir. Bu fabrika, Rus nükleer kuvvetlerinin İskender ve Topol-M gibi nükleer yakıt ve bileşenlere sahip kıtalararası balistik füzeler üreten önemli bir işletmesidir.
Aslında nükleer tehditler, özellikle Fransa Cumhurbaşkanı E. Macron’a yönelik olmak üzere, Batılı ülkelere bir mesaj niteliği taşımaktadır. Özellikle Batı birliklerinin Ukrayna’ya gönderilme olasılığına ilişkin cesur açıklamasının ardından Macron’a. Macron’un açıklamasını yorumlayan Putin, Ukrayna’ya “NATO askeri birlikleri” göndermeye cüret eden devletleri “trajik sonuçlarla” tehdit etti ve özellikle stratejik nükleer güçleri kullanmaya hazır olduklarını belirtti. “Batılı ülkeler; bizim de kendi topraklarındaki hedefleri vurabilecek silahlara sahip olduğumuzun farkına varmalıdır. Tüm bunlar gerçekten de nükleer silahların kullanılacağı ve medeniyetin yok olacağı bir çatışmayı tehdit ediyor.” dedi.
Dördüncü olarak, Kremlin lideri konuşmasında Transdinyester’deki “her düzeydeki milletvekilleri kongresinin”, sözde “Moldova’nın baskısı” nedeniyle Rusya Federasyon Konseyi ve Rusya Fedorasyonu Duması’na bölgeyi “koruma” çağrısında bulunma kararını görmezden geldi. Ancak Amerikan Savaş Araştırmaları Enstitüsü’ne (ISW) göre, cevap verilmemesi ayrılıkçı Moldova bölgesinin desteklenmesinin reddedildiği anlamına gelmiyor, sadece Kremlin’in birkaç olası seçenek üzerinde çalıştığını gösteriyor.
Böylece, Rusların beklentilerine rağmen, modern Rus tarihinin en dramatik döneminde ne Ruslar ne de tüm dünya yeni hiçbir şey duymadı. Putin, Ukrayna’ya karşı yürüttüğü savaşın sonuçlarıyla ilgili iç kaygıları azaltma konusunda yetersiz kaldı. Ayrıca sıradan Rusları, başkan olarak bir sonraki döneminin Rusya’nın Ukrayna’daki askeri “başarısı” ve Rus ekonomisi ile sosyal refahının büyümesiyle tanımlanacağına ikna etmeye çalıştı. Ancak Putin, Ukrayna’ya karşı savaşı başlatanın kendisi olduğu ve dünyaya istikrarsızlık getirmeye devam ettiği yönündeki genel kanıyı değiştirmeyi başaramadı.
Ukrayna Savunma İstihbaratı, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Rusya Federasyonu Federal Meclisi’nde yaptığı konuşmadan “herhangi bir değişiklik” beklemediğini açıkladı. Bu görüş Ukrayna Savunma İstihbaratı temsilcisi Andriy Yusov tarafından ifade edildi.
Ulusal televizyon kanalında, “Rusya, Ukrayna ve dünya tarihi hakkındaki görüşlerini zaten açıkladı. Yeni bir şey olmayacak. Bu sadece bir başka yalan, bir başka propaganda. İzleyicilerini zombileştirmeye ve seçimlerde aynı saçmalık imajını korumaya devam etmek için çabalıyor. Yeni bir konsept hayal etmek gerçekten zor” dedi.
4. Moldova’yı istikrarsızlaştırma girişimleri ve Transdinyester’deki gelişmeler
Transdinyester’in her düzeydeki milletvekillerinin katıldığı bir kongrede, 28 Şubat’ta Rusya Federasyonu Konseyi ve Devlet Duması’ndan, Moldova’nın artan baskısı karşısında Transdinyester’i korumak için diplomatik önlemler almasını isteyen bir karar kabul edildi.
Transdinyester “parlamentosu” üyelerini (mevcut ve ilk toplantı), yerel bölge, şehir ve köy milletvekillerini, “hükümet” üyelerini ve Transdinyester lideri Vadim Krasnoselsky’yi bir araya getiren kongrenin asıl amacı nihai bir belgenin, bir kararın ortaya çıkmasıydı. Moldova’nın Transdinyester’e karşı bir “ekonomik savaş” başlattığı belirtiliyor. Kongrede yapılan konuşmalarda da aynı konuya vurugulandı.
Rusya tarafından işgal edilen Transdinyester’in liderleri Moldova otoritelerinden “korunmak için” Moskova’ya çağrıda bulunduklarını duyurdular. Ancak “çağrı” metni gizli tutuluyor ve bu belgenin var olup olmadığı kesin olarak bilinmiyor. Bununla birlikte, Transdinyester yetkililerinin durumu tırmandırmamaya karar verdiğini görüyoruz.
Kongre tarafından kabul edilen belgelerde, 2006 yılında gerçekleştirilen “Transdinyester bağımsızlık referandumu”nun sonuçlarına dair en ufak bir ibare dahi bulunmaması özellikle dikkat çekicidir. Gerçek şu ki, 2006’daki referandumda bağımsızlık sorusunun yanı sıra Transdinyester bölgesinin Rusya’ya katılma niyeti de belirtilmiş ve oylamanın ana sonucu da bu olmuştur. Ancak şimdi Tiraspol, Moskova tarafından olası ilhaklarına dair herhangi bir ipucundan kaçınmaya karar vermiş görünüyor. Sadece bir hafta önce -ayrılıkçı kongre hazırlıklarının devam ettiği aşamada- Tiraspol’un açıkça 2006 “referandum” sonuçlarına atıfların kongre kararlarına dahil edilmesi gerektiğini söylediğini belirtmek gerekir.
Kongre kararında AGİT, BDT, Avrupa Parlamentosu, Kızıl Haç, BM Genel Sekreteri, Federasyon Konseyi ve Rusya Federasyonu Devlet Duması gibi uluslararası örgütlere ve Avrupa yapılarına başvurma niyeti belirtildi. Uluslararası örgütlerden Moldovalı yetkilileri bu konuda etkilemeleri istenirken, Rusya’dan da tanınmayan Transdinyester Moldova Cumhuriyetini “korumak için diplomatik önlemler alması” talep edildi. Kararı hazırlayanlar Transdinyester’de 220,000 Rus vatandaşının yaşadığını vurguladı.
Kararı yorumlayan Moldova’nın Yeniden Entegrasyondan Sorumlu Başbakan Yardımcısı Oleg Serebryan, hem kendisinin hem de Yeniden Entegrasyon Bürosu’nun “Tiraspol’da kabul edilen propaganda bildirilerini” reddettiğini söyledi ve Transdinyester’in, Kişinev’in Avrupa entegrasyon politikası sayesinde Dinyester’in sol yakasının Avrupa ile ticaret yapma fırsatlarından dolayı minnettar olması gerektiğini belirtti.
Rusya Dışişleri Bakanlığı, “yurttaşlarımız olan Transdinyester sakinlerinin haklarını korumanın öncelikli olduğunu ve tüm taleplerinin Rusya’nın ilgili kurumları tarafından her zaman dikkatle değerlendirildiğini” şeklinde vurguladı.
1 Mart’ta, kaçak Moldovalı oligark Ilan Şor tarafından desteklenen Gagavuzya Başkonsolosu Yevgeniya Gutsul Moskova’yı ziyaret ederek Federasyon Konseyi (parlamentonun üst kanadı) Başkanı Valentina Matvienko ile görüştü ve Moskova’dan “yardım” istedi.
Gutsul, Gagavuzya Halk Meclisi (parlamento) Başkanı Dmitry Konstantinov ile birlikte Moskova’yı resmi olarak ziyaret etti. Gagavuzya başbakanı yaptığı açıklamada, Matvienko ile görüşmeyi “tüm Gagavuz halkı için son derece önemli” olarak değerlendirdi ve Rusya’dan “destek” istedi. “Maalesef şu anda Gagavuzya’da yaşananlar, haklarımızın merkezi makamlar tarafından nasıl ihlal edildiğini açık bir şekilde gösteriyor. Rusya Federasyonu ile yıllarca, onlarca yıldır dostuz ve ilişkilerimiz çok iyi” dedi. Rus parlamenter, Moldova’daki olayları “büyük bir üzüntüyle” izlediğini belirterek tahmin edilebileceği üzere Kişinev’in gidişatını “rusofobik” olarak nitelendirdi. Belirtildiği gibi, Gutsul ve Konstantinov’un Rusya ziyareti, Gagavuzya’nın resmi kaynaklarında duyurulmadı ve haber yapılmadı; Rus medyasından öğrenildi.
Bu ziyaret, Moldova Parlamentosu Başkan Yardımcısı Doina Gherman tarafından, Rus muhalefet lideri Aleksey Navalni’nin defnedildiği gün gerçekleştiğine dikkat çekilerek sert bir şekilde eleştirildi.
Gherman, “Aslında Gutsul Rusya’yı sevmiyor, çünkü Navalni’nin öldürülmesi ve insan haklarını savunan birçok Rusya vatandaşına karşı uygulanan terör onu dehşete düşürecekti. Diktatörlük ve terörü sever, patronu Şor ile birlikte Moldova’ya da bunu getirmek istiyor” şeklinde konuştu.
Temmuz 2023’te Yevgeniya Gutsul, Gagavuzya’nın başbakanı olarak görev yeminini resmen etti. Ancak törende birçok ihlal yaşandı – Gutsul’un selefi İrina Vlah’ın ve Moldova yönetimi temsilcilerinin olmadığı bir ortamda gerçekleşti.
5. Rusya’nın Ukrayna şehirlerine yönelik saldırıları devam ediyor
Ruslar, 1 Mart’ı 2 Mart’a bağlayan gece Odesa ve çevresine İHA’larla saldırdı. Sabah saat 01:00’den sonra şehirde patlamalar duyuldu ve sonrasında düşman İHA’larından birinin çok katlı bir binayı vurduğu anlaşıldı. Farklı yönlerden gelen İHA’ların yanı sıra karmaşık manevralarla yoğun bir saldırıydı. Düşman insansız hava araçları özellikle Odesa’daki konut binaları arasında manevra yaptılar. Bu durum, Ukrayna Güney Güvenlik ve Savunma Kuvvetleri’nin ortak basın koordinasyon merkezi başkanı Natalia Gumenyuk tarafından FREEDOM TV kanalının yayınında açıklandı. Gumenyuk, “Birinci kattan dokuzuncu kata kadar her şey çöktü. Bu, panel bir apartman. Binayı sağlam tutmanın mümkün olmadığı çok açık. İHA’nın güçlendirilmiş bir savaş başlığına sahip olduğu görülüyor. Bir arama kurtarma operasyonu başlatıldı ve hala devam ediyor. Enkaz kaldırma çalışamları da devam ediyor” dedi.
Gumenyuk ayrıca düşmanın kasıtlı olarak İHA’ları yerleşim binaları arasında manevralar içeren rotalara gönderdiğini belirtti. Üstelik yüksek binaların üzerinden değil, aralarından.
Ancak bu tür manevralar ve bombardıman taktikleri sadece Odesa kenti için değil, aynı zamanda Harkiv, Mıkolaiv, Zaporijya, Kyiv, Sumı, Çernihiv gibi diğer şehirlerdeki yerleşim yerlerine de yönelikti.
Litvanya Dışişleri Bakanı Gabrielius Landsbergis, “Bu son derece korkunç bir cinayettir. Rusya, bebekleri uykularında kasten öldürerek, geçmiş veya gelecekteki tüm barış anlaşmalarını açıkça hiçe saydığını gösteriyor. Cezasızlık değil, ciddi ve acil sonuçlar olmalıdır.” dedi.
Devlet Başkanı Volodımır Zelenski, Odesa’da gece saatlerinde meydana gelen ve 10 kişinin ölümüne, sekiz kişinin de yaralanmasına yol açan İHA saldırısına ilişkin bir açıklama yaptı. Ukrayna’nın Batılı ortaklarından daha fazla hava savunma sistemine ihtiyacı olduğunu vurguladı. Zelenski sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada: “Rusya sivillerle savaşmaya devam ediyor. İHA gece saldırısı düzenledi: Harkiv, Odesa, Sumı bölgesinin şehirleri etkilendi. Bir düşman insansız hava aracı Odesa’da bir apartmanı vurdu. 18 daire yerle bir oldu. Zelenski ayrıca Ukrayna’nın ortaklarından daha fazla hava savunmasına ihtiyacı olduğunu vurguladı. “Halkımızı Rus teröründen korumak için Ukrayna hava kalkanını güçlendirmemiz gerekiyor. Daha fazla hava savunma sistemi, daha fazla hava savunma füzesi hayat kurtarır” şeklinde belirtti.